28 Eylül 2014 Pazar

THE MAZE RUNNER

THE MAZE RUNNER ( LABİRENT: ÖLÜMCÜL KAÇIŞ)

      Yönetmenliğini Wes Ball'ın yaptığı başrolünde ise Dylan O'Brien'ın yer aldığı bilim kurgu ve gizem filmidir.
          Filmin konusu ise şöyle: Thomas bir gün kendisini yaşıtı 60'a yakın çocukla birlikte Kayran adı verilen 4 tarafı duvarlarla kaplı bir kasaba görünümlü kapanda bulur. Adı dışında başka hiçbir şey hatırlamayan Thomas hem yeni yaşantısına alışmaya hemde buraya neden ve nasıl geldiğini anlayıp buradan kurtulmaya çalışır.Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
           Film aslında Açlık Oyunlarından sonra oldukça popüler hale gelen post-apokaliptik( kıyamet sonrası) türüne ait.  Her ne kadar böyle filmler 'young adult' olarak geçse de ben izlemekten de okumaktan da zevk alıyorum.

         Çok uzun zamandır bir arada yaşayan nereden ve nasıl geldiklerini hatırlamayan 60'a yakın çocuk ve hepsinin kendine ait görevleri var. Aralarından en önemli görev ise koşucular denilen ve her sabah labirentin kapıları açıldığında kapılar tekrar kapanana kadar buradan çıkış yolunu bulmaya çalışanlara ait.
       Film daha ilk dakikadan beni içine çekmeyi başardı. Bizimde her şeyi Thomas'la birlikte sıfırdan öğrenmemiz filmi daha rahat anlamamı ve kafamda oturtmamı sağladı.
       Tabi ki anlayamadığım şeylerde oldu ama bunun sebebinin filmin bir seri olmasına ve ucu açık kalan konuların 2. filmde açıklanacağına inanıyorum.
       Dylan O'Brien Thomas karakteriyle oldukça başarılı bir oyunculuk sergilemiş. Karakteri çok iyi yansıttığını ve film boyunca geçirdiği değişimi çok rahat bir şekilde seyirciye yansıtıyor. Onun dışında filmde bir çok önemli karakter yer alıyor hepsinin hikayede ayrı bir yeri ve görevi var.
         Filmin görselleri ise oldukça başarılı olmuş. Labirentte geceleri ortaya çıkan 'Izdırap Verenler' denen örümceğe benzeyen mekanik yaratıkların görünüşü midemi bulandırmaya yetti.
           SPOILER: Filmde 2 sahne vardı ki izlediğim anda aklıma Yüzüklerin Efendisi ve Açlık Oyunları geldi. Bunlar neler birincisi Thomas labirente girdiğinde tepesindeki örümceğin omzuna bir sıvı akıtması ve yakalamaya çalışmasıyşa Frodo'nun başına gelenlerin aynı olması. Diğeri ise filmin sonlarına doğru Gally'nin tam Thomas'ı öldürecekken başkası tarafından öldürülmesi ama o anda silahının ateşlenmesi ile Thomas'ın en yakın arkadaşı Chuck'ın ölmesi yani Katniss'le Rue'nun başına gelenlerin aynısı. Bu sahneler birebir aynıymış gibi geldi bana :)
         Film hem konu hemde senaryo olarak ilgimi çekti ve beklentilerimi karşıladı diyebilirim. Özellikle 2. filmi ve olacakları merakla bekliyorum. Eğer sizde bu tür filmlerden hoşlanıyorsanız izlemenizi tavsiye ederim. 



20 Eylül 2014 Cumartesi

EDGE OF TOMORROW

EDGE OF TOMORROW (YARININ ÖTESİNDE)

       Yönetmenliğini Doug Liman'ın yaptığı -ki çoğumuz kendisini Mr.& Mrs. Smith, Jumper ve The Bourne Identity'den tanıyoruz, başrollerinde ise Tom Cruise ve Emily Blunt'ın yer aldığı bilim kurgu, aksiyon filmidir.
     Filmin konusu ise şöyle: Uzaylılara karşı bütün ülkelerin birlik olduğu bir dünyada asker olmasına rağmen hiç savaş deneyimi olmayan Cage daha ilk savaşa gittiği gün öldürülür ama tuhaf bir şekilde tekrar aynı günün sabahına uyanır ve aynı şeyleri tekrar yaşar. Bir zaman döngüsünün içinde kalan Cage her gün aynı günü tekrar yaşayarak kendini güçlendirir ve savaşı kazanmaya çalışır.Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
     Aslında filmi izlerken ne yönetmenine ne konusuna hiçbir şeyine bakmadım afişinde Emily Blunt'ı görünce izleme kararı aldım. Tabii ki afişi gördüğümde anda yine Tom Cruise'un oynadığı bir savaş, aksiyon filmidir kesin diye düşündüm. 
    Filmde aksiyon, savaş, görsel efekt, uzaylı yani bu tarz filmlerden beklediğim her şey vardı ama bunların yanında iyi bir senaryoya sahip ve iyi kurgulanmış bir filmde vardı. 
                                
      Film boyunca neredeyse sadece 1 günü tekrar tekrar izlememize rağmen Cage her dirildiğinde başka bir şeye odaklanılmasından dolayı film akıcı ve heyecanlı bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. Tom Cruise ise böyle filmler için ideal bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Çünkü savaşa ilk katıldığı günkü hareketleriyle mimikleriyle filmin sonuna doğru sergilediği davranışlar arasında dağlar kadar fark var.
       Rita ise herkesin korkuğu ya da saygı duyduğu Cage'in yaşadıklarını daha önce yaşayan ama kimsenin bilmediği ve bu sayede 'Angel of Verdun' olarak anılan bir asker. Cage'in başına gelenleri fark ediyor ve ona yardımcı olmak aynı zamanda savaşı kazanabilmek için beraber çalışmaya başlıyorlar.
      Aksiyon ve savaş sahnelerinin yanında oldukça komik sahnelerde var filmin içinde. Özellikle Rita'nın her seferinde çalışmalar sırasında sakatlanan Cage'i öldürüp günü sıfırlaması ya da Cage'in aynı günü bilmem kaç kere yaşayıp her şeyi ezberlemiş olması ve insanları şaşırtması bu sahnelerden bazıları.
     Filmin bence tek oturmamış yeri Rita'nın Cage'e eğer yaralanırsan ve sana kan verilirse her şey biter dediği yer. Kendisi de aynı durumdayken kan verilmiş ve bu özelliğini kaybetmiş ama tabi ki bunu kaybettiğini anlaması için ölmesi ve canlanamaması gerekiyor ki öyle olsa şu anda yaşıyor olamazdı. Cage ise bu yetisi kaybbetiğinde 'gücümü kaybettim hissediyorum' diyor tabi yersen :)
       Uzun zamandır aynı türde izlediğim diğer filmlerden daha iyi ve yüksek bir yerde duruyor bunun temelinde ise senaryoya da önem verilmiş olması var. Eğer böyle filmlerden hoşlanıyorsanız bu filmi de seveceğinize eminim. :)







17 Eylül 2014 Çarşamba

TEENAGE MUTANT NINJA TURTLES

TEENAGE MUTANT NINJA TURTLES

     Yönetmenliğini Titanların Öfkesi ve Teksas Katliamı: Başlangıç gibi filmlerden tanıdığımız Jonathan Liebesman'ın yaptığı başrollerinde ise Megan Fox ve William Fichtner'ın rol aldığı aksiyon, komedi filmidir.
    Filmin konusu ise şöyle: Aslında konusu birçoğumuzun çocukluğunda beri bildiği klasikleşmiş ninja kaplumbağalardan farklı değil. Mutasyona uğramış 4 kaplumbağa ve hocaları-babaları olan Splinter Usta'nın New York'ta Shredder'e karşı verdikleri mücadeleyi anlatıyor.Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
      Aslında film ne kadar iyi olmuş ne kadar kötü olmuş tartışılabilecek bir şey. Çünkü eğer siz tamamen orijinal hikaye ile bağlantılı direkt onun üstünden işlenen bir film bekliyorsanız beklentilerinizi karşılamayacaktır. Çünkü film çizgi romandan ya da daha önce çekilmiş filmlerden biraz daha farklı işlenmiş. 
      Filmdeki bazı sıkıntılar şunlar. İlk olarak eğer ninja kaplumbağaları bilen biri değilseniz hangisi hangisiydi film boyunca kafanız karışıyor çünkü birbirlerine devamlı kısaltmalarla sesleniyorlar. Bir diğeri kaplumbağaların tasarım olarak çok kaba ve üstlerinin inanılmaz dolu olması. Eğer şehri kurtarmaya ve birileriyle dövüşmeye gidiyorsanız olabildiğince rahat hareket edebilecek durumda olmanız ve yanınıza sadece gerekli şeyleri almış olmanız gerekmez mi? Tabii ki hepsini kişiliklerinin yansıtan aksesuarları üstünde taşıması güzel bir şey ama bu kadar yoğun kullanılmış olması beni film boyunca rahatsız etti.
     Megan Fox'un sahnelerini izlerken kendimi tekrar Transformers izler gibi hissettim güzelliği dışında oyunculukla alakalı pek bir şeyini göremedim yönetmende görememiş olacak ki filmde çoğunlukla yakın plandan yüzünü göstermiş. 
     Bir başka şeyde kaplumbağalar ve April'ın (Megan Fox) birbirleriyle bir şeyler paylaştıklarını ne ara böyle aile olduklarını hiç görmüyoruz bir anda hoop dost oluyorlar.Bunlar ilk bakışta benim gözüme çarpan şeyler tabii ki.

     Hee bu arada buradan Hollywooddakilere sesleniyorum artık şu gökdelenlerin tepelerine zehir,bomba vb bir şeyler koyup zamanlayıcıyı da kurduktan sonra son 3 saniyede durdurulmasından daha yaratıcı birşeyler bulmanın vakti geldi. Bu filmde ise bu görevden Eric Sacks (William Fichtner) abizim sorumlu.
       Bu kadar söyledim de bu filmin hiç mi güzel yanı yok? Tabii ki var. Kullanılan efektler ve görselliğe verilen önem filmin ilgi çekiciliğini arttırmış. Film boyunca esprilerin ya da komik olayların asıl kaynağı orijinal hikayede de olduğu gibi yine Michelangelo. Devamlı haylazlık peşinde.  Özellikler April'ın kaplumbağalara adrenalin verdikten sonraki sahneleri ve asansördeki ritim tutup şarkı söyledikleri sahne filmin en komik sahnelerinden bazıları. 
                       
       Eğer beklentileriniz orijinal hikayeyi görmek değilde sadece ninja kaplumbağaları izleyip güzel vakit geçirip eğlenmekse kaçırmamanızı tavsiye ederim. :)