17 Şubat 2014 Pazartesi

Bİ KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ

Bİ KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ

      Başrollerinde Farah Zeynep Abdullah ve Engin Akyürek'in yer aldığı yönetmenliğini ve senaristliğini ise Ezel ve 20 Dakika dizisinden tanıdığımız Kerem Deren'in üstlendiği romantik, dram Türk filmidir.
         Filmin konusu ise şöyle: Hayatta istediği herşeye sahip olan olan Eylül bir araba kazası geçirir hayatının son 1 ayına dair herşeyi unutur. Ailesi, arkadaşları ve çevresindeki herkes önemli birşey olmadığını herşeyin iyi olduğunu söylese de o içgüdülerine ve hislerine güvenerek Bozcaada'ya bir yolculuğa çıkar. Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
        Filme girerken bildiğim tek şey afişlerinde gördüğüm oyunculardı. Konusu, türü yada ne anlattığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Zaten filmede annemin isteği üzerine beraber gittik. 
      Film basit ama sıcacık bir öyküye sahip. Müzik, karikatür, aşk, hüzün ve Bozcaada ile sarılmış bu hikayeyi izlerken duygulanmamak mümkün değil. Filmin ilk ilgi çeken şeylerinde biri görselliği. Gerek tasarlanan mekanlar, ışıklandırmalar gerekse Bozcaada'nın doğal güzelliği bolca yer kaplıyor ve seyirciye güzel bir görsel şölen yaşatıyor . Bozcaada'ya hiç gitmeyen biri olarak filmden çıktığımda ilk düşündüğüm şey bu yaz ilk yapmak istediğim şeyin oraya gitmek olduğuydu. 
      Filmde çok naif bir aşk hikayesi işleniyor. En temel haliyle zengin, başına buyruk ve çılgın şehirli kızla yıllardır adada yaşayan ve asosyal olan bir karikatüristin aşkını anlatıyor. Film boyunca gördüğümüz Tek'in çizdiği ve Eylül'e olan aşkını göstermek için çizdiği karikatürlerin sahibi ise hepimizin yakından tanıdığı Erdil Yaşaroğlu'ndan başkası değil. 

   Senaryosu Kerem Deren'e ait olunca ve daha önceden yaptığı mükemmel işleri görünce filmin sadece basit bir romantik film olmadığını bundan çok daha fazlası olacağını düşünmeden edemiyor insan ki öyle de oluyor yönetmen yine bizi ters köşeye yatırıyor. 

   Filmdeki oyunculuklar ise oldukça başarılıydı zaten oldukça ufak bir oyuncu kadrosuna sahip olan filmdeki bütün sorumluluk baş rollerdeydi. Farah Zeynep Abdullah canlandırdığı çılgın, sorumsuz, zengin, şehirli kız rolünün altından başarıyla kalkmış. Engin Akyürek ise karakter olarak bize Eylül kadar iyi tanıtılmasa da asosyal, birazcıkta deli karikatürist rolüyle oldukça başarılı. Tek sorun film boyunca Tek'ten çirkin çirkin diye bahsedilmesi. Hayır madem öyle diyecekseniz en azından gerçekten çirkin birini oynatın güzelim adam neresi çirkin :)
      Nil Karaibrahimgil'in film için yaptığı bu neşeli şarkıyı da dinlemenizi tavsiye ederim. Kanatlarım Var Ruhumda.
      Bu arada son olarak eğer sigara kullanıyorsanız Eylül'ün film boyunca devamlı sigara içmesi sizi biraz zor durumda bırakabilir :)
    


2 Şubat 2014 Pazar

I, FRANKENSTEIN

I, FRANKENSTEIN(FRANKENSTEIN: ÖLÜMSÜZLERİN SAVAŞI)

     Yönetmenliğini ve senaristliğini Karayip Korsanları, Avustralya ve G. I. Joe gibi filmlerin senaryolarınıda yazan Stuart Beattie üstlenmiştir. Başrollerinde ise Aaron Eckhart, Yvonne Strahovski, Miranda Otto ve Bill Nighy gibi önemli isimler yer alıyor.
      Filmin konusu ise aslında çoğumuzun bildiği Frankenstein hikayesinden pek farklı değil. Türünün ilk ve tek örneği olan Frankenstein yaratıldıktan 200 yıl sonra kendini Gargoyler ve iblisler arasındaki savaşın içinde bulur. İki tarafta Adam'ın ölümsüzlüğünü istemektedir. Bu savaşı ise bir tek Adam önleyebilir.Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
     Sinemada izlediğim son 4 film şansıma hep 3 boyutluydu ama aralarında beni en az rahatsız eden ve en çok hoşuma giden bu filmdi. Filmin görselleri, yaratılan dünya, renkler ve karakterler çok hoşuma gitti. Konunun işlenişi ve devamlılığı gayet akıcı ve heyecanlı bir şekilde devam ediyor. Konusu gereği devamlı karanlık ve ürkütücü işlenmiş olması sizi biraz bunaltabilir.
     Gargoylelerin değişirken pelerinlerinin kanada dönüşmesi, iblisler öldürüldüğünde ateşe dönüşmeleri gibi küçük ayrıntılar çok güzel düşünülmüş ve filmin görselliğine hoşluk katmış. Tabi ki filmde bolca dövüşme ve savaş sahnesi kullanılmış. Bence hepsi çok güzel işlenmiş ve yerinde kullanılmış. 
      Filmde fark ettiğim büyük bir teknik yada devamlılık sorunu olmadı bir tek yerine oturtamadığım şey şehirde bu kadar şey olup biterken yada gargoyleler yüzyıllardır o katedralde yaşarlarken insanlar bunları nasıl fark edemiyor. Filmde insanlara görünmez olduklarına dair hiçbir şey söylenmediği için kafamda soru işaretleri oluştu.
                                                      
       Bir diğer hoşuma giden şey ise fantastik öğeleri bilim kurgu tadında işlemesi. Filmdeki doktorlar tarafından da efsane olduğu bilinen bir hikayeyi günümüz teknolojisiyle gerçekleştirmeye çalışmaları ve buna rağmen başarılı olamayıp bundan 200 küsür yıl önce yazılmış notlara ihtiyaç duymaları bu büyük teknolojinin bile gerçekleştiremeyeceği şeyler olduğu görmemezi sağlıyor.
     Eğer sizde fantastik, bilim kurgu ve Frankenstein hikayelerinden hoşlanıyorsanız filmi izlemenizi tavsiye ederim.