28 Ekim 2014 Salı

THE GIVER

THE GIVER (SEÇİLMİŞ)

    Yönetmenliğini Phillip Noyce'un yaptığı başrollerinnde ise Jeff Bridges, Merly Streep ve Brenton Thwaites'in yer aldığı bilim kurgu, dram filmidir.
       Filmin konusu ise aslında son yıllarda bolca izlediğimiz kıyamet sonrası bilim kurgu filmlerinden çokta farklı değil. 'Yaşlılar' denilen bir grup yeryüzündeki renk, din, düşünce gibi farklılıkların hepsini ortadan kaldırmıştır. Dünya sadece siyah ve beyazdan oluşmaktadır. Bunların yanı sıra artık insanların duyguları, hisleri ve anıları da yoktur. Toplumdaki herkes yaşı geldiğinde kendisi için belirlenen görevlere atanır. Jonas'a ise en önemli görev verilir o artık 'anı toplayıcı'dır.
      Dünyanın düzeninin anlatılması için özellikle filmin başlarındaki sahnelerin siyah beyaz olarak tasarlanması oldukça güzel bir fikir olmuş. Jonas bir şeyler öğrendikçe, renkleri ve duyguları sıfatlandırmaya başladıkça dünyanın renklenmesi bizimde Jonas'la birlikte ilerlememizi ve öğrenmemizi sağlıyor. Jonas'ın aşk, mutluluk, müzik, dans, eğlence gibi şeyleri öğrenmesi ve bunların elinden alınmış olmasını haksızlık olarak görmesi 'the giver'ın da yardımıyla bir başkaldırıya dönüşüyor ve Jonas elllerinden alınanları geri almak için sınırdaki kuleleri geçmek üzere yola çıkıyor.
                            
     Her ne kadar konu olarak ilgi çekse de senaryo ve kurgu olarak film bence yetersiz kalmış. Özellikle bu türde yapılan onca filmin arasında yer edinmek istiyorsa çok daha farklı şeyler yapması gerekiyordu.

     Bunun en büyük nedenlerinden biri hem yaşanılan dünyanın hemde karakterlerin çok yüzeysel olarak aktarılmış olması. Kurulan düzen hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Bu düzeni nasıl oluşturmuşlar,madem herkesin anılarını ve tarihi silmişlerse 'the giver'a ve anı toplayıcısına neden ihtiyaçları var ya da Jonas bu iş için neden doğru kişi bunlar hiç gösterilmiyor. Karakterlerin birbirlerine boş boş bakınmaları ya da gereksiz ayrıntıların anlatılması yerine karakterlerin özelliklerine ağırlık verilmiş olsaydı film çok daha güzel bir yerde olabilirdi.
       Merly Steep ve Jeff Bridges dışında kayda değer bir oyunculuk sergileyen oyuncu yok. Ama bu iki oyuncu yine karakterlerinin hakkını vermişler. 
        Filmin süresinin de 97 dakika olması bazı şeylerin oldukça basit ve hikayenin oldukça kısa anlatılmasına neden olmuş. Filmin sonu ise bence tam bir fiyaskoydu. Sonuna kadar bir şekilde de olsa ilerleyen film sonunda yok artık dedirtiyor. 

       İlk olarak filmin sonuna gerçekten 1 dakikayı geçmiyor. Jonas yapmak için yola çıktığı şeyi yapıyor ve bitiyor sadece 10 saniye kadar duygularını ve anılarını fark eden toplumu görüyoruz o kadar. Yapılan o koca sistem nasıl bir tane çocuğun yapay bir güçle çevrili duvardan geçmesiyle çöküyor, bu duvarı kim nasıl yapmış, insanların duygularının film boyunca her gün vuruldukları iğneler yüzünden olmadıklarını öğrenmemize rağmen Jonas o duvardan geçince herkesin duyguları, anıları nasıl yerine geliyor? Bunlar hep film bitince aklımda kalan sorular oldu tabi ki mantıklı bir açıklama beklemiyorum sonuçta bu bir bilim kurgu her şey olabilir ama en azından bir açıklama olsaydı :)
     Son olarak filmin en güzel yanlarından biride seri film olmamasıydı. Bu türde yapılan bütün filmlerin 3 veya 4 film olması sözleşilmiş bir şey herhalde. Bu ne güzel izledik bitti 1 yıl daha beklememize gerek yok 2. film için :)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder